Anlamadilarsa seni
Sen onlari anla
Sana layik olamadilar
Gül ve geç
Yarinlar senin unutma !
“bitecek bir omrun, bitmemis gununden hic bitmeyecek gibi gelen bombos anlarindan umut dolu gelecege selamlar”
#PaylaşmakGüzeldir
Anlamadilarsa seni
Sen onlari anla
Sana layik olamadilar
Gül ve geç
Yarinlar senin unutma !
“bitecek bir omrun, bitmemis gununden hic bitmeyecek gibi gelen bombos anlarindan umut dolu gelecege selamlar”
En az senin kadar sevmek isterdim bende “beni”
Ama merhametli değilim işte “kendime”
İyi biriyim aslında “en azından öyle söylüyorlar”
Ama ama’lar bırakmıyor peşimi belki de ben bağlıyımdır ama’lara
İnsan başkasında ne varsa ya da kendisinde ne yoksa hep onu ister
İnsan mutluluğunu hep başka’larda arar
Ama bilmez ki başka’lar hep başkadır ve başka olan hep uymaz insana
Sevmediğim ben ise hiç bakmaz başka’lara çünkü başka olan kendidir ve meselenin özü de tam da burda başlar
Öteki olmak yorucudur hele bunu bir tek sen biliyorsan
Sevilmiyorsun
Ama’lara bağlısın
Başkasın
Ötekisin
Sen kimsin?
Sessizlik;
Korkutur bazen
Kaybetmiş hissettirir
Yorar,
Üzer,
Endişelendirir,
Kırar,
Sessizlik bazen en güzel cevaptır derler
Desinler
Sessizsen
Ya hatalı benim diyorsun
Ya hatalı sensin diyorsun
Ama bir şey demiyorsun
Sessizsen belki de soruyu anlamamışsındır
otobüste iki kız vardı hemen önümdeki koltukta.
konuştular, konuştular, konuştular..
duymamam imkansız çünkü bana çok yakınlar ve yüksek sesle hatta bağırarak konuşuyorlar.
…………………………..
bunca kayıtsızlık içinde kendimi düşündüm de…
bunca stres..
bunca sessiz çığlık..
bunca hüzün..
yoruyor insanı sadece..
oysa soğuk günler henüz geçti, onlarca belki de yüzlerce insan soğuktan öldü..
daha dün minik bir yarasa gördüm kanatlarını açmış ve soğuktan donarak ölmüş..
insan dediğin önemsiz ne varsa dert eder ve en önemli şeyi yani “an’ı” hiç eder aynen şu an olduğu gibi..( tabi bu yazıyı yazdığım an’ları demek istemedim)
“yer, yön, yol”, s. 69-76
Yol, kendine bir yer bulamamış
kişinin özlemidir.
Kendi yerini yerleşiklikte
bulamayan kişi,
onu yolculukta arar.
Nasıl, bir yer, bir yolun başı ya da sonu;
bir yol da, bir yerden önceki ya da sonraki
bir durumsa — kişinin durumu da,
hep, öyle, ya da, böyledir…
Yerini yitiren kişi,
yola çıkmak zorundadır.
Yola çıkan kişi, yeni bir yer arıyordur
— ama yola hep bir (eski) yerden
çıkıldığını da unutmaz : her varılan yerin de
(yeniden) bir yola çıkış yeri olabileceğini…
Yabancılığını kalıcı kılmak isteyen kişinin,
yerleşikliğinden rahatsız olması gerekir;
ve tersi : yerleşikliğinden rahatsızlık duyan
kişinin, kalıcı bir yabancılık bulması…
Yerleşiklik, herbir yandan bağlandığımız,
hepsi de gergin zincirlerin verdiği bir
dinginliktir ancak — yani, bir sıkı
kölelik…
Ama, “mutlak kölelik” dışında, her kölelik,
köleye devinimde bulunduğu izlenimini verecek
kadar gevşek tutar onun zincirlerini
— gerginlik, zincirden zincir olarak
uzaklaşma çabasıyla belirir;
böylece de kişi, çok devingen olduğu,
sürekli etkinlikte bulunduğunu sandığı
bir edilgenlik, bir sürüklenme içinde
yuvarlanıp — gitmez…
Yerleşiklikten rahatsız olan kişinin
gezginlikte aradığı, aslında,
yerleşebileceği bir yerdir: Düzenini
bozarak gezginliğe çıkan kişi, kendi
düzeninin peşine düşmüştür.
Gezginlik de, öte yandan, hiçbir bağlantı
taşımaksızın, salt gezmek için gezmek haline
gelebilir rahatlıkla, kolayca
— bu kez de tam bir boşluk…
Zincirlerin —gergin ya da gevşek—
tam yokluğu da,
boşluğa köle olmaktır.
Köleliğe tek çare, herhalde,
zincirlerini koparmak ve zincirsiz kalmak
değil,
kendi zincirlerini kendisi yapmış,
kendisi kendi ayaklarına takmış, bağlamış
olmaktır — özgürlük de budur… (Hani,
“kendi kendisinin efendisi olmak”tan
söz edilir ya…)
Düşüncenin devinimi, düşünen kişinin devinmesidir
ancak — onunla gerçekleşebilir ancak:
Yerleşik kişinin düşünceleri de durağan olur.
Çünkü, içinde yeniye yer bırakmayan
bir ‘düzenliliği’ yaşayan kişi, aslında,
üst anlamda bir düzensizlik yaşıyordur
— içinde yeniye yer tanımayan bir ‘düzen’,
eskinin düzensiz karışımlarından başka bir
yere ulaşamaz.
Her an ayrıyı, aykırıyı, yeniyi yaşayan kişi,
düzenli bir yaşam yaşıyordur.
İnsanlar ne sanıyorlar ki ‘düzen’i
— kendi dar, çarpık açılarından bakarak :
sabah-akşam, gidiş-gelişlerini ‘düzenleyen’
bir ‘seyrüsefer nizamnamesi’ mi?! — Oysa,
asıl düzen, düzensizlikten çıkarak
düzene ulaşmağa çabalayan bir düzenleme
uğraşısında bulunabilir ancak.
‘Verilmiş’, ‘varolan’ düzen,
yoz bir düzensizlik biçimidir.
Düzenlilik gereksinmesinden
—yani, düzensizlikten— çıkmayan
‘düzen’, beş para etmez, düzen olarak…
Kişi, yoldaş diye,
ancak kendi ulaşabildiği yerlere varabilecek,
daha ileriye yürüyemeyecek kişiler seçiyorsa,
kendisi de duruyor demektir… (Oysa:
“…daß Andere sie aufnehmen
und fortsetzen … mögen … kommen
und weiterfliegen …
und es besser machen …”)
Bir yerde (‘bir süre için’ diyerek)
dinelen kişi için en büyük tehlike,
o yere yakınlık duyması; o yeri,
bütün yollarının sonu,
bütün yönlerinin ereği sayması;
yerleşebileceği bir yer saymasıdır
— en büyük tehlike, huzurlu yerdir:-
Mezardır orası…
Her bir yorgun yolcunun dineldiği yer,
dinlenmiş bir yolcunun yola çıktığı yerdir.
Kendine yeni bir yol arayan kişi, önce,
kendinden önce yürünmüş yollara bir bakar
— kendi yürümek isteyebileceği yola benzer
bir yol bulmak için; çoğunlukla da bulur —
ama, acaba, o bulduğu yol(lar),
tam da bulduğu yol(lar) olarak,
kendi aradığı yola aykırı değil mi? —
Yeni bir yol aramıyor muydu, arayan kişi
— ne işi var öyleyse, eski (yürünmüş)
yollarda?!
Belirli bir yol arayan kişi için en büyük
tehlike, o yolu bir yerde durarak, ‘bakarak’
arayabileceğini (hatta, bulabileceğini)
sanmasıdır — çünkü, yollar bulunmaz:
yürünür; yerlerde ise, olsa olsa, durulur
— onlar, bulunur; artık, yürünmez…
Yola çıkacak kişinin aşması gereken
ilk ve en önemli engel,
kendi yerleşikliğidir :
kendi yeri
— kendisidir…
bazen sadece paylaşmak gerekir.. gerisi boş hem de bomboş..
eylül melonkoli kokar
hele benim gibi ruhunuz melonkolikse daha da hüzünlüdür her bir eylül günü.. dayanamımışım
mesala bu şarkıyı kaç dinledim bilmiyorum Eylül’de Gel
aklıma geldikçe twitter üzerinden çığlık atıyorum
ölüm; bir garip mevzu..
ölmek malumunuz herkesin en azından bir kere yaşayacağı bir deneyim.
Bakınız Ankebut Suresi 57. Ayet Her canlı ölümü tadacaktır.
ama ölüm var ölüm var..
mesala lunaparkta eğlenirken bindiğiniz eğlence aracının zincirleri kopabilir ve ölebilirsiniz,
uçak düşer ve siz yine ölebilirsiniz,
gemi batar boğulursunuz ya da bir öğle yemeğinde ana yemek olabilirsiniz
( çok mu merak ettiniz : shark )
bazen tüm koşullar uygunken bile ölemezsiniz diye tam olarak burada dese de Yiğit Özşener onun
tam da inadına ölüverirsiniz..
tıpkı..gülen adam gibi.. tıpkı hüzünlü adam gibi.. tıpkı.. mütemadiyen üzgün kız gibi..
tren yolcuğu yaparken yakalayabilir sizi, bir böcek ısırığı öldürebilir. yolda yürürken bile bir saksı
marifetiyle ölebilirsiniz.
bir de öldürülmek var tabi..
bir kurşun mesala ya da bomba..
paramparça olmak var bir de organlarınızın herbirinin bir başka yerden toplanması var mesala,
bir mezarınızın bile olmaması var, gözü arkada kalmak böyle bir şey galiba diyor ya Sadık
ölüm 01
ölüm 02
ölüm 03
ölüm 04